SUSMAYACAĞIZ

 

@haticekavranhdp

Bir rüya görürsün, rüya değil kabustur uyanmak istersin, bir de öyle rüyalar var ki keşke hiç bitmese ya da gerçek olsa dersin. Yaşam da tıpkı bu uyku halleri gibidir. Bazen kabus bazen de rüya olur. Kimi zaman da sadece uyursun.


Ülkecek zor zamanlardan yani kabus anlarından geçiyoruz. Çokta uzadı bu kabus. Hani derler ya “bıçak kemiğe dayandı.” Diye. Birileri gelse de bu kabustan uyandırsa bütün ülkeyi.


“Şehirlerin en önemli yerlerinden birisi de çöplükleridir. Çöplüklerin şehirler için gerekli değil, bu kadar önemli olduğu hiç aklınıza geldi mi? Bir büyük şehir çöplüğünü görünceye kadar bunu ben de bilmiyordum. Bir çöplük, bence bir şehir demektir.


İstanbul güzel şehir, alımlı şehir. İstanbul’un bir havasına, tadına giren bir daha onun havasından, tadından çıkamaz. İstanbul’un boy boy, renk renk resimleri yapılmıştır yıllar boyu… Fotoğrafları çekilmiştir. Üstüne şiirler yazılmıştır. Ben size söylüyorum ki, bunların birçoğunu gördüm, okudum, hiçbir şey, hiç kimse İstanbul’u çöplükleri kadar anlatamadı bana. Kirli mi İstanbul, çöplüğü kokar, leş gibidir. Kokusu burnunun direğini kırar… İstanbul daha mı temiz, kokusu daha az gelir. İstanbul mis kokulu mu, kokusu mis gibi kokar çöplüklerinin. Çöplük de mis gibi kokar mı diyeceksiniz? Kokar kokar, bana inanın…”


Rahmetli Yaşar Kemal’in ‘KALEMLER’ öyküsünden. Her okuyan benim gibi mi düşünür bilmem? Ama ben bu öyküyü ne zaman okusam bir şehrin yaşamı çöplükleri üzerinden bu kadar güzel mi anlatılır? Diye düşünürüm. İstanbul’un çöplükleri ve bu çöplüklerde bulunanlar… “Çöplükler, şehirlerin tıpıtıpına aynasıdır… Bir şehir pisse, aşağılıksa, kalleşse, merhametsizse, o şehrin çöplükleri bin misli daha pis kokar. Leş gibi… İstanbul şehrinin çöplüklerine martılar konar, çöplüğün üstü apak olur. Ve bu murdar çöplük martıdan gözükmez olur. Haa, bir de renk renk kalemler çıkar İstanbul çöplüklerinden… Altın yüzük çıktığı da olur.” Diye anlatır üstad. Bende bu şehrin yaşamı ülkenin yaşamı, çöplükleri de zihinsel yapıları olur. Çöplüklerinde bulunanlar ise o zihinselliğin eyleme dökülmüş halidir. Kalemleri ise, bu kirli, kokuşmuş zihinlerin eylemlerini bağıran kişilerdir. Öylesine renklidirler ki; her inançtan, her dilden, her milletten insanlardırlar.


“Nasıl yaşıyorsanız öyle yönetilirsiniz.”


Çöplüklerle yaşamak zorunda değiliz. Bu ülkede kötülük var, ölüm var, zulüm var. Neden diye sorarsanız zihinleri (çöplükleri) kirli insanlar hüküm sürdükleri içindir. Kirli zihinlerinde ne varsa onu muhalif olanların, sesini çıkaranların üzerine boca ederler. Onları bu kirlilikle boğmak isterler. Kimse pis kokuyorsunuz, kirlisiniz demesin diye herkesi bu kirlilikle tehdit ederler. Hele bir de bunu misk-i amber kokusu gibiymiş diye anlatmıyorlar mı? Çıldırası geliyor insanın.


Bu kirliliğe az ya da çok bulaşanlar var. Onlar, yani nemalananlardır, çöplüklerin leş kargalarıdırlar. Çöplükleri gördükleri halde sessiz kalıyorlar ya da abanıyorlar. Belki korkudur, belki de bu kirlilikle midelerini doyurdukları için, sanki bu pis koku yokmuş gibi davranıyorlar. Hatta daha fazla çöp biriksin istiyorlar. Biriksin ki onlara da daha fazla pay düşsün. Ya hiçbir şey alamayanlar onların sessizliğine ne demeli? Tıkamışlar kulaklarını, kapamışlar gözlerini; görmüyorlar, duymuyorlar. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” havasındalar. Sanki her şey yolundaymış gibi davranıyorlar. Hatta bazen duydukları çığlıklara kızıp “susun” diye bağırıyorlar. Öldürse de bu pis koku, bu aşağlık çöplükler sizi, çığlıklarınız bizi rahatsız ediyor, duymak istemiyoruz.” Modundadırlar. Bunlar üzerlerine ölü toprağı serpilmiş kör, sağır,dilsizlerdir.

Neden mi bağırıyoruz? Söyleyeyim. Malcom’un deyimiyle “tekmelenenler şarkı söylemez.” Tekmeleniyoruz, dövülüyoruz, hapse atılıyoruz, öldürülüyoruz da onun için çığlıklarımız arşı inletiyor. Ama sağır, kör ve dilsiz numarası yapanlar duymuyor, görmüyor ve konuşmuyorlar. Çünkü güce tapıyorlar, çünkü ortaklıkları bozulur, çünkü payları elden gider diye korkuyorlar.


Peki ya biz! Biz neden mi kızıyoruz? Çünkü haklıyız ve haklarımıza tecavüz ediliyor ondandır kızgınlığımız. Siz kızınca, bağırınca bir şey değişecek mi diyorlar. Evet değişir, eğer siz de bu kirliliği kabul etmezseniz ve sessiz kalmazsanız her şey değişir. Çünkü bizi bu sessizlikte öldürüyor.


Herkes kendi ruhunu (kapısının önünü) temizlerse tertemiz yüreklerimiz olur. Bir avuç kirli zihniyetin çöplükleri ile yaşamak zorunda değiliz. Gelecek nesillere kirli bir dünya bırakmak zorunda değiliz. Bizim sırtımızdan birileri saltanat sürsün diye sessiz kalmamız gerekmiyor. Hayır demeyi öğrenmeli ve dur demeliyiz. Yoksa bu sessizlik, bu kirlilik hepimizi hasta eder ve geleceğimizi yok eder.
Önünden ve ardından takip eden koruma korteji var da, kendisini Allah’ın gazabından korur (sanıyorsa, Allah onu da bilir). Hiç kuşkusuz bir toplumun bireyleri kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe Allah o toplumun gidişatını (kendiliğinden) değiştirmez. Ve Allah (hak eden) bir toplumu cezalandırmayı murad ettiği zaman, onu engellemek mümkün olmaz; O’na karşı kendilerini sahiplenecek bir dosttan da mahrumdurlar. Rad Suresi 11


Bazen kar yağar ve örter çöplüklerin üstünü. O anlar bir hayat öpücüğü gibi gelir boğulmak üzere olanlara. Üşütse de bu zamanlar, anlık nefes almak mümkün olur. Sonra bahar gelir. Her yer yeşillenir, allanır, rengarenk olur. Çöplüklerin kokusu daha az gelir. Çünkü baharın ruhu, toprağın kokusu o, çöplüklerin kokusunu bastırır. Hatta oralarda bile çiçekler açar. Çöplüklerde de çiçekler açar mı? Demeyin. Açar. Tıpkı rahmetlinin dediği gibi. “Bir şehirde ne varsa çöplüklerin de de o var.” (Altın yüzükler gibi.) Kısa da olsa bazen mis gibi kokar bu ülke de. Yalandan da olsa insanca yaşamak adına adımlar atılır. Üstün körü temizlik yapılır. Umut dolar bütün susturulmuş yüreklere. Hayaller kurulur ve en çok da susun diyenlerin sesi çıkar. Çünkü bunlar her devrin insanıdırlar. Bir ülkenin halkı neye ne kadar razı ise, öyle zihinler tarafından yönetilir. Yani bir halk nasıl yaşıyorsa öyle de yönetilir. Böyle yaşamak zorunda değiliz; onun için susmayacağız. Kim rahatsız olacaksa olsun. Geleceğimize başkası değil biz karar vereceğiz. Mis kokan yüreklerle; bütün pis kokulu çöplükleri ait oldukları yere göndererek…

Diğer Yazılar

DARBELERİN DARBESİ, KRİZLERİN KRİZİ

Yazarımız Zeki Tombak’ın bu yazısı Ne Yapmalı dergisinin 3. sayısı için kaleme alındı. Sitemizde de …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir