Sinan Kahyaoğlu
GİRİŞ:
İnsanların en temel ihtiyaçları gıdadır. Bu ihtiyaçlarını önceleri avcılık ve toplayıcılık ile karşılarken daha sonra tarımın ve hayvancılığın başlaması ile kendileri üretmeye başlamışlardır. Tarım ve hayvancılık insanları bitkilerin yetişme süreleri ve şartları ile hayvanların doğum süre ve mevsimleri konusunda gözlemler yapmaya zorlamıştır. Çünkü gıdaların çoğaltılması bu gözlemlere bağlıdır. Bu gözlemler sonucu bitkilerin yetişme şartları konusunda bilgiler biriktirilmiştir. Hayvanların doğumları ve huyları konusunda da bilgiler toplanmıştır. Tarım dünyada önce Mezopotamya’da başlamıştır. İlk çiftçi toplum Nebatlar olduğundan dolayı bugün bitkisel yağlara Nebati yağlar ve tarım ürünlerine Nebat adını vermekteyiz. Bitkilerin üretilmesi için gerekli olanın önce sıcaklık ve sonra su olduğu görülünce havaların ısınmaya başladığı bahar aylarında tohumlar toprağa atılmış ve kızgın yaz sıcaklarında ise çevredeki nehirlerden ekilen araziler sulanmıştır. Nehirlerden tarlalara su vermek için işbirliği yapılarak büyük sulama kanalları inşa edilmiştir. Sümerler Fırat ve Dicle, Mısırlılar ise Nil nehrinden sulama kanalları inşa etmişlerdir. Bu büyük sulama kanalları için örgütlenme sonucu devletler ortaya çıkmıştır. Nehirlerden uzak yerlerde ise tarım kuru şekilde yapılmış ki bu durumda ürünlerin yeterli olması için yağmura ihtiyaç duyulmuştur. Oysa İç Anadolu’da yağışlar düzensizdir. Yağışların kıt olduğu yıllarda doğaüstü güce yağmur vermesi için törenler yapmışlardır. Bazı yıllar ise yağışlar aşırı olmuş ve ürünler çürümüştür. Toplumlar aşırı yağışlar veya yağmur kıtlığı dönemlerinde zor günler geçirmişlerdir. Ürünün verimli geçtiği yıllarda ise eldeki fazla ürünleri komşu kabilelere götürüp takas etmeye çalışmışlardır ki bu da ticareti başlatmıştır. Ticaretin gelişmesi ile takas yetersiz kalmış ve yerine Lidya’da para bulunmuştur. Tarım için yıllık döngünün önemi kısa sürede anlaşılmış ve bu döngüyü iyi anlayabilmek için takvim bulunmuştur. Mısır’da Nil’in taşmaya başladığı 1.Temmuz yıl başı kabul edilmiştir. Böylece dünyanın güneş etrafındaki bir turu bir yıl kabul edilmiştir. Çünkü bir tur sonunda doğa kendini yenilemektedir. Her yıl yeni bitkiler çıkmakta ve tohumlarını verip kış mevsimini geçirmektedir. O zaman yıl bir soğuk dönem olan kış , bir sıcak dönem olan yaz ve iki ara dönem olan bahar mevsimlerine ayrılmıştır. Tarımda tohumlar bahar aylarında toprağa atılmış yazın sulanmış ve bakımı yapılmış sonbahara doğru ise ürünleri hasat edilmiştir. Bunun için sonbahar aylarında hasat şenlikleri yapılmış ve şükür bayramları kutlanmıştır. Her toplumda bu bolluk ve bereketi simgeleyen hasat şenlikleri bulunmaktadır. Yıl ise 12 aya ayrılmıştır. Her ay 30 gün üzerinden hesaplanmıştır. Fakat bitkilerin yetişmesi üzerinde sadece güneşin değil diğer gezegenlerinde etkili olduğu gözlemler sonucu fark edilmiştir. Bunun üzerine tohumu toprağa atarken bu faktörlerde göz önüne alınmaya başlanmıştır.
O yıllarda Yer merkezli evren anlayışı hakimdir. Dünyanın çevresinde 7 gezegen dolaşmakta ve bu gezegenler dünyadaki bitkiler ve hayvanlar üzerinde etkili olmaktadır. Bunun için her gün bir tanrı kabul edilen gezegene ayrılmış ve 7 gün sonra tekrar başa dönülmüştür. Böylece hafta ortaya çıkmıştır. Hala haftanın günleri 7 gezegenin adını taşımaktadır. Romalılar döneminde tarımın tanrısı Satürn idi. Sonbahar aylarında Tanrı Satürn için şenlikler düzenlenmekte idi.
HİCRİ TAKVİM (AY TAKVİMİ):
Ortadoğu’da ise bitkilerin yetişmesinde Ay’ında etkili olduğu gözlemlenmiştir. Ay yeni doğduğunda hilal şeklindedir. Bu dönemde ekilen tohumların çabuk çürüdüğü ve tohum olmadığı gözlemlenmiştir. Bu yeni ay döneminde kesilen ağaçlarda kurtlanmakta ve çürümektedirler. Oysa hilal kalınlaşıp ilk dördün döneminde ise ekilen tohumların daha kaliteli ürün verdiği bu ürünlerden tohum alındığı ve ekilen tohumların bol ürün verdiği gözlemlenmiştir. O zaman yıl içinde ayın bu Yeniay, İldördün, Dolunay, Sondördün, Son hilal ve Ay karanlık dönemlerine göre yeni bir takvim oluşturmuşlardır. Bu takvim bitkilerden kaliteli tohum almak için ekim dönemlerini tespit için oluşturulmuştur. Sonra kısa bir süre içinde Ay yılı ile güneş yılı arasında 10 gün fark olduğu gözlemlenmiştir. Ay yılı her güneş yılında 10 gün beri gelmektedir. Tarımla uğraşan Nebat kavmi Tarım için önemli olan Ay takvimini kabul etmişler ve ona göre yaşamaya başlamışlardır.
Ay takviminde de bir döngü bitirilip yeni bir döngüye geçilirken yıl başı kabul edilmiştir. Bu takvimde de yıl 30’ar günlük aylara bölünmüştür. Her ay tarım ve hayvanların yıllık durumlarına göre isimlendirilmiştir. İlk ay ise kutsaldır. Çünkü o yılın verimli geçmesi istenilmektedir. Bunun için ilk aya yasak, anlamında Muharrem demişlerdir. Muharrem yapılması haram olan demektir.1.Muharrem ay takviminde yılbaşıdır.1.Muharremde bitkiler üzerinde etkili olan Ay Tanrıçasına o yılın bereketli olması için törenler yapmaya başlamışlardır. Bu törenlerde yiyeceklerinin artık bittiğini belirtmişler ve ellerindeki tüm yiyecekleri toplayarak bir yemek yapmışlar onu yiyerek tanrıçaya ibadet etmişlerdir. Ayrıca ellerindeki tüm bitkilerden ortak yemek yaparak ellerindeki tüm bitkilerin yeni yılda bereketli olması Tanrıçadan dilenmiştir. Bu karışık bitki yemeği Ayın ilk dördünde yapılmıştır. Yani yılın tohum ekme döneminin başıdır. Bu süre ise 10 gündür. Dolayısı ile 10 Muharreme denk gelir. Onun için bu yemeğe 10.gün yemeği anlamında Aşır yemeği demişlerdir. Aşır veya Aşure 10 gün demektir. Bu gelenek ilk tarımcı toplum olan Nebatlar döneminden beri Ortadoğu’da kutlanmaktadır. Güneş yılında her yıl 10 gün beri gelerek kutlanmaya devam edilmiştir. Hala günümüzde de kutlanmaya devam edilmektedir. Fakat zaman içinde semavi dinler egemen olunca bu kutlamalar kimlik değiştirmiş ve başka anlamlar yüklenerek kutlamalara devam edilmiştir. Bunlardan birisi Nuh tufanı, diğeri ise Kerbela olayıdır.
NUH TUFANI:
Nuh tufanı Sümer metinlerinde Gılgamış destanında, Tevrat’ta ve Kuran’da geçer. Bazı kaynaklara göre M.Ö.4100 yılında olmuştur. Bu tufan öncesi Tanrı Nuh’a gemi yapmasını emretmiş ve yapacağı gemiye her hayvandan bir çift almasını istemiştir. Nuh denileni yapmış ve tufan başlayınca gemi dalgalar arasında yüzmüştür. Tufan 40 gün sürmüş ve sonunda Tevrat’a göre Ararat dağına, Kuran’a göre Cudi dağına oturmuştur. Gemideki insanlar Nuh’un emri ile ellerindeki kalan tüm yiyecekleri ortak bir kazanda pişirerek yemişler ve gemiden inmişlerdir. Daha sonra yeniden tohum ekerek yeni ürünler yetiştirmişlerdir. Bundan dolayı Nuh peygambere 2.inci Adem peygamber de denilmektedir. Bu tufandan kalan bir gelenek olarak binlerce yıl tufandan kurtuluş adına her yıl 10 Muharremde aşure pişirme alışkanlığı olarak başlamıştır denilir.
KERBELA OLAYI:
Kerbela olayı İslam dünyasında çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü bu olay sonucu İslam dünyası kesin olarak ikiye ayrılmıştır ve hala bu ayrılık devam etmektedir.
Peygamberimiz Hz.Muhammed 632 yılında Hakka yürüyünce devlet başkanlığına Hz.Ebubekir getirilmiştir. Oysa peygamberimiz kendi yerine damadı Hz.Ali’yi Gadiri Hum’da ,Veda haccında ilan etmişti. Bu seçim ilk kırgınlıkları oluşturmuştur. Hz.Ali sorun çıkarmamış ve sonucu kabullenmiştir. Fakat Ebubekir’den sonra sırası ile Hz.Ömer ve Hz.Osman halife seçilmişlerdir. Osman döneminde devlet tamamen Ümeyoğullarının kontrolüne geçmiştir. Osman Muaviye’yi Şam’a vali atamıştır. Muaviye ise orada bağımsız bir kral gibi davranmıştır.656 yılında Osman’ın öldürülmesi ile Hz.Ali halife seçilmiştir.661 yılına kadar 5 yıl halifelik yapmıştır. Fakat bu dönemde Muaviye Hz.Ali’nin halifeliğini kabul etmemiştir. Bu dönem iç savaşlar ile geçmiştir.661 yılında Hz.Ali hariciler tarafından öldürülünce Muaviye tek başına halife olmuş ve Emevi devletini kurmuştur. Muaviye Hz.Ali’nin oğlu Hz.Hasan ile Hz.Hüseyin’den çekinmektedir. Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin’in durumu kabul etmelerine rağmen Hz.Hasan’ı öldürtür. Oğlu Yezit’i 674 yılında büyük bir ordu ile İstanbul’u kuşatmaya yollar. Kendisi 680 yılında ölür. Yerine oğlu Yezit geçer. Yezit’te babasının Hz.Hasan’dan çekindiği gibi Hz.Hüseyin’den çekinmektedir. Küfeliler ise Hz.Hüseyin’i taht mücadelesi için Küfe’ye davet ederler. Hz.Hüseyin gitmese de Yezit’in kendisini öldürteceğini anlar. Bunun üzerine yola çıkar. Fakat Yezit Küfelileri sindirmiştir. Hz.Hüseyin ve kafilesi 681 yılı Muharrem ayı başında Irak’ın Kerbela bölgesinde Yezit’in ordusu tarafından kuşatılır. Kafile teslim olmaz ve Yezit’e de biat etmez. Kuşatma 10 gün sürer. Fırat nehri çok yakın olmasına rağmen Yezit’in ordusu kafileye su vermez. Kafilede kadınlar ve çocuklarda vardır.10 günün sonunda kafilenin yiyecekleri de tükenmek üzeredir.10.gün kafilede tüm yiyecekler toplanarak bir yemek yapılır ve savaşa başlanır. O gün Hz.Hüseyin şehit edilir. Kafilede sadece kadınlar ve çocuklar kalır. Sadece Hz.Zeynelabidin hasta olduğundan ölmekten kurtulmuştur. Hz.Hüseyin’in kafası kesilir ve Şam’a Yezit’e getirilir. Yezit Hz.Hüseyin’in kafasını inceledikten sora Emevi camisinin avlusundaki kuyuya attırır. Hz.Hüseyin’n bedeni ise orada daha sonra yandaşları tarafından defnedilir. Bugün Kerbela’daki türbesi bedeninin türbesidir. Bu acı olay tüm İslam aleminde derin üzüntüler oluşturur. Büyük bir parçalanma yaratır. Hz.Ali ve evlatlarını lider tanıyanlara Ali taraftarı anlamında Alevi denilir. Aleviler bu acı olayı her yıl anarlar.1.Muharremden 10 Muharreme kadar oruç tutarlar. Bu süre içinde et ve hayatın başlangıcını simgeleyen yumurta yemezler. Su içmezler. İlk altı gün bitki koparmazlar. Bu döneme Yas günleri derler.10.gün aşure pişirirler ve konu komşuya dağıtırlar. Bunu Kerbela’daki Hz.Hüseyin için yaparlar. Bundan dolayı bu kadim gelenek Hz.Hüseyin’i anma etkinliğine dönüşmüştür. Hala günümüzde böyledir.
SONUÇ:
İnsanlar tarıma geçince bitkilerin yetişme şartlarını gözlemler ile tespit edince buna göre bitkilerin tanrıçasına ibadet anlamında törenler başlatmışlardır. Bitkilerin yetişmesinde en önemli gezegen Ay’dır. Hala günümüzde geleneksel tarımda tohum atarken Ay’ın durumu gözlemlenir ve ona göre tohum ekilir. Yeni Ay’da toprağa tohum atılmaz. Tohum toprağa ilkdördün, dolunay ve sondördünde atılır. Diğer dönemlerde tohum atılmaz. Ay’ın döngüsüne göre de Ay takvimi oluşturulmuştur. Bu takvimin ilk ayına ise haram anlamında Muharrem denilmiştir.1.Muharrem Ay yılı yılbaşıdır. Ay yılı İslamiyet döneminde peygamberimizin Mekke’den Medine’ye göç etmesini başlangıç kabul ederek Hicri takvime dönüşmüştür. Bu tarih 622 yılıdır. Daha önce Nuh tufanı ile ilgili söylence oluşturulmuş ve zaman içinde Ay tanrıçasına yapılan törenler Nuh tufanı ile ilişkilendirilerek kutlanmaya devam edilmiştir.
Aynı tarihte Hz.Hüseyin’in de Yezit tarafından Kerbela’da kuşatılması sırasında bu törenler yapılmış ve Aşure pişirilmiştir. Hz.Hüseyin’in şehadetinden sonra taraftarları bu etkinliği Kerbela olayına bağlamış ve Hz.Hüseyin’i anma etkinliği olarak devam ettirmişlerdir. Böylece İslam dini de bitkiler gibi Kerbela’da yeniden doğmuş peygamberin evlatları lider olarak tanınmıştır. Daha sonraki yıllarda 12 imam anlayışı ortaya çıkmıştır. Hz.Ali taraftarlarına göre İmam peygamber soyundan gelir. Başka imam olmaz. Dine de İmama ikrar verilerek girilir.
Kaynakça:
Şakir Z.-1944-Kerbela Vakası, İstanbul Maarif Kitaphanesi, İst.
Şakir Z.-1954-Kerbela’nın İntikamı, İstanbul Maarif Kitaphanesi, İst.