Barış Bloku ve Bize Düşen Görevler

15.09.2015

Mazhar Denizli’nin bu yazısı politikagazetesi.org’da yayınlandı yazarın izniyle sitemizde yayınlıyoruz.

Politika Gazetesi olarak içinde yer aldığımız Barış Bloku Temmuz ayı içerisinde kuruluş bildirisini yayınladığında ülkedeki siyasi iklim bugüne göre çok farklıydı.

7 Haziran seçimlerinden AKP’nin tek başına iktidar olamayacağı ve parlementoda HDP milletvekili sayısının MHP ile eşitlendiği bir tablo ortaya çıkarken HDP’nin 6 milyonun üzerinde aldığı oy bir seçim başarısının ötesinde demokrasi güçlerinin bir araya gelişinin önemli bir sonucu olmuştur.

AKP faşizmi ve Saray kendileri için bir ilk olan bu başarısızlığın ardından 7 Haziran’ı tanımayan ve seçimleri yenilemeye götürecek bir süreç başlattı.

Bu yeni sürecin ilk ipuçlarının ortaya çıktığı ve sınıra Suriye’ye yönelik bir savaş hazırlığı görünümü veren askeri yığınağın yapıldığı günlerde Demokrasi Güçleri önemli bir adım atarak Barış Blokunu kurdular.

HDP ve HDK bileşenlerinin yanı sıra DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve Halk Evleri, EHP, ÖDP gibi 90’a yakın kurumun ve CHP milletvekillerinin yer aldığı Barış Bloku’nun kuruluş bildirgesinde şunlar söyleniyordu.

AKP Hükümeti Suriye’deki savaşa birinci dereceden müdahil olmak için şimdiye dek elinden geleni yapmış, IŞİD’in büyüyüp palazlanmasında doğrudan ya da dolaylı rol oynamıştır. 7 Haziran seçimlerinde kendi geleceğini güvenceye alabilecek rejim değişikliğinin yolunu açma fırsatını bulamayan Saray ve hükümeti, muhtemel bir erken seçimde oy devşirme kaygısı ile, milliyetçiliği, şovenizmi ve mezhepçiliği kışkırtarak, Rojava’daki mücadeleyi etkisizleştirme ve Suriye’ye müdahale etme hesapları yapmaya girişmiştir. Bu gelişmelerin sonucu olarak çözüm süreci askıya alınmış bölgede ve ülkede barışın imkanları büyük ölçüde daralmıştır.

Girişimimizin temel hedefi, ülkeyi bir savaşa sürüklemeye çalışan kışkırtıcıların karşısına dikilmek, ülkenin içinde ve Ortadoğu’da barışı savunmaktır. Girişimimiz, ülke içinde barıştan yana geniş halk kitlelerini harekete geçirmeyi, uluslararası alanda örgütlenmiş sivil barış insiyatifleriyle iş birliği yaparak bölgeyi bu ölüm çemberinden çıkartmak için çaba göstermeyi amaçlamaktadır. Siyasi görüşü ne olursa olsun bu amacı paylaşan her kurumu, kuruluşu ve kişileri girişimimize omuz vermeye çağırıyoruz.

Aradan geçen 2 ay gösterdi ki Barış Bloku’nun asli görevi yalnızca sınırlarımız dışında yürütülecek bir savaşın önüne geçme mücadelesi olmayacaktır. Savaş hazırlıkları yön değiştirerek şiddetli bir biçimde Kürt Özgürlük Hareketi’ne, ardından da Kürt Halkının direnişini, halkların kardeşliğini yok etmeye yönelmiştir.

AKP’nin yakın zamana kadar savunur gözüktüğü ’Çözüm Süreci’ konusunda samimiyetinin olmadığı bizler tarafından bilinen bir gerçekti. Ancak bu sürece gelinmesinde 40 yıla yaklaşan Kürt Özgürlük ve Demokrasi mücadelesinin katkısı tartışılmazdır. Tartışılması gereken Fırat’ın batısından bu sürece yeterli katkının gelemeyişidir. Her ne kadar son dönemde HDK ve HDP süreciyle bu batıdaki demokrasi güçleriyle Kürt Özgürlük Hareketi buluşabilmiş ve önemli başarılara ortak imza atabilmiş olmasına karşın, henüz yetersiz seviyededir.

HDK ve HDP ile oluşturulan bu birlikteliğin işçi sınıfı mücadelesiyle olması gerektiği anlamda buluşamamış ve bir birine yaklaşsa da, ayrı kulvarlarda kalmıştır. Böyle olunca da ‘Çözüm Sürecini’ Kürt oylarını kendine devşirmek olarak algılayan AKP 7 Haziran arefesinde gelişmelerin hiç de kendi planladığı gibi olmadığını farketmiş ve ‘Masayı Devirmiştir’. 7 Haziran başarısızlığı sonrasında da Kürt Özgürlük Hareketine karşı savaş başlatmıştır.

Bu güne kadar AKP’nin elini güçlü kılan Fırat’ın batısında kendisini zorlayacak, Kürt hareketinin talepleri karşısında geri adım attıracak güçlü bir Demokrasi hareketinin yükselemeyişi idi. Her ne kadar 2013 yılındaki Haziran Direnişi ve bu yıl içerisindeki özellikle Metal ve Otomotiv Sektöründe yoğunlaşan güçlü işçi direnişleri iktidarı rahatsız ettiyse de devamlılık söz konusu olamadığı için etkisi sınırlı kaldı.

Bu nedenle bugün Saray ve AKP hükümeti, istihbarat örgütünü de seferber ederek, tabanını oluşturan lümpen faşist kitleyi manipüle ederek kardeşliğin temeline dinamit yerleştirmekte hiç tereddüt etmemektedir.

Artık Kürt Özgürlük ve Demokrasi Hareketinin yanında tereddüt göstermeden yer alacak, HDP deneyiminin kazanımlarını da bünyesinde barındıracak daha güçlü, daha kapsayıcı bir Savaş Karşıtı, Demokrasi yanlısı bir örgütlenmeye ihtiyaç vardır. ‘Kirli Savaş’ı iç savaşa dönüştürme riskini dahi göze alan AKP Hükümeti’nin, özellikle milliyetçi hezeyana kapılan faşist güruhun karşısında bir blok oluşması gerekmektedir.

Barış Bloku tam da böyle bir zamanda çok önemli bir misyon üstlenerek geniş bir katılımla kurulmuştur. Artık görevleri çıkış bildirisinde önüne koydukları ile sınırlı kalamaz, Barış Bloku ‘Barış ve Demokrasi Bloku’ olarak misyon yüklenmelidir ve blok bileşenleri bunun bilincindedir.

Barış Bloku’nu, ülkedeki demokrasi güçlerinin, barıştan ve kardeşlikten yana olanların bir araya gelebileceği ve iktidarın savaş politikalarına karşı durabilecek bir eylem platformu olarak çok önemsiyoruz.

Özellikle işçi sınıfının sendikal ve siyasi temsilcilerinin de Blok içerisinde yer alması son derece önemlidir.

Şimdi aslolan bu yer alışın sadece temsiliyet düzeyinde kalmaması ve sınıfın mücadelesi ile barış ve demokrasi mücadelesinin aynı potada buluşabilmesidir.

Bizlere düşen görev var gücümüzle bu birlikteliği oluşturmaya çalışmaktır.

Son günlerde Kürdistan’da halka karşı kolluk kuvvetleriyle yürütülen saldırıların yanı sıra batıda da sokağa çıkarılan faşist gruplara karşı güçlü bir barikat oluşturmak gerekmektedir.

Yurdun dört bir yanında HDP binalarına, HDP’yi destekleyen demokratların işyerlerine ve sadece Kürt oldukları için savunmasız insanlara saldıran faşistler ilk günlerde barış yanlılarında ve demokrasi güçleri saflarında bir moral bozukluğu yaratmış olabilir, ancak bir yanıyla yeni argümanlar taşısa da kitlesel faşist saldırılar bizler için yeni bir olgu değildir.

Ülkenin devrimci geçmişten önemli deneyimleri bugüne aktarılmış ve ilk şaşkınlığın ardından savaş karşıtları hızla toparlanmakta ve direniş hattını oluşturmaktadır. Cizre’ye başlatılan ‘Büyük Barış Yürüyüşü‘ sonrası devlet ilçedeki sokağa çıkma yasağını kaldırmak zorunda kalmıştır.

Batıda da saldırıya uğrayan binalar önümüzdeki dönem tüm demokrasi güçlerince korunacak ve tüm semtlerde ve hatta birçok fabrikada, işyerinde anti faşist direniş güçlenecektir.

Barış Bloku’nun Yerellerde Güçlenmesi Gerekmektedir

Barış Bloku bilindiği gibi merkezi organizasyonunun yanı sıra İllerde, ilçelerde, semt ve mahallelerde de örgütlenmektedir. Ve bu bizce son derece önemli ve üzerinde özveriyle çalışmamız gereken bir durumdur.

Sokakta faşistlerin saldırılarının önüne geçmek, bir başka deyişle sokağa sahip olmak, barış talebini tüm şehirlerde, mahallelerde yüksek sesle dillendirmek, halkların kardeşliğine vurgu yapmak hepimizin öncelikli görevidir.

Fabrikalardaki işçiler, emekçi halk ya Saray’ın hizmetindeki basından, sokaktaki saldırgan itlerinden, ya da bütün gücüyle barışı, kardeşliğini savunan, tüm yaşam alanlarını domine eden Komünistlerden, ilerici ve demokrat güçlerden etkilenecektir.

Son günlerdeki toz duman aslında cenazelerde başlayan hükümete ve saraya yönelmiş tepkileri de gölgelemiştir. Ancak bizlere düşen görev saldırılar karşısında yılgınlık göstermeden Barış ve Demokrasi Bloku’nun örgütlenmesini bulunduğumuz her yerde desteklemek ve içinde yer almaktır.

Bu savaşın yoksulların savaşı olmadığını, artık milliyetçi söylemden etkilenmiş gençler de biliyor, savaşta yalnızca yoksul insanların ölmesi yaygın bir biçimde sorgulanıyor.

Ancak buna rağmen, örgütlenmiş ve sokağa sürülmüş faşistlerin yanı sıra, milliyetçi propagandadan etkilenmiş çok sayıda genç emekçi de kolayca bu kirli savaşın tarafı haline gelebilir.

Bu nedenle bizlerin sesi savaş çığırtkanlarının sesinden daha yüksek çıkmak zorundadır ve Blok örgütlenmesini sabırla her alanda örmeye çalışmalıyız.

Sarayın Kürt illerinin yanı sıra batıda da sokakları abluka altına almaya çalıştığı aşikardır. Kürdistan’da bunu asker ve polis gücüyle yaparken batıda polis destekli sivil faşist grupları kullanmaktadır.

Bu nedenle vakit geçirmeden, tereddüt göstermeden Barış Bloku yaşamın her örgütlenmelidir. Komünistlere bu konuda önemli görevler düşmektedir…

Diğer Yazılar

DOKTOR GARİPAŞK: BİR NÜKLEER SAVAŞ PARODİSİ

Ümit ÖZDEMİR / 02.12.2024 Stanley Kubrick’in soğuk savaşın tam orta yerinde yaptığı film, pek çokları …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir