TOZ BEZİ: BAŞKALARININ KİRİNDEN GÜVENCESİZLİĞE BİR BAKIŞ..

Yapım Yılı: 2015

Yönetmen: Ahu Öztürk

Oyuncular: Asiye Dinçsoy, Nazan Kesal, Mehmet Özgür, Didem İnselel, Serra Yılmaz.

Ev içi görünmez emek / sigorta yok / yol ve yemek / nevliberal zamanlar / burda herkes prekar / burda herkes prekar” (Bandista – İşsiz Marşı)

Film, Nesrin’in (Asiye Dinçsoy) bir gecekonduyu gözetlemesiyle açılır. Asiye İstanbul’un gecekondu semtlerinden birinde yaşamaktadır. Nesrin evlere temizliğe giden bir güvencesizdir. Kocası tarafından terk edilen Nesrin, kendisi gibi gündelikçilikle hayatını kazanan Hatun ile aynı binada yaşamaktadır. Hatun evine girip çıktığı orta sınıf insanların yaşamlarına özenen, onlar gibi geniş ve konforlu bir evin içinde yer aldığı bir semtte yaşamanın hayallerini kuran kadın karakterdir. Yönetmen Ahu Öztürk Hatun’un sınıf atlama hayallerini temizliğe gittiği semtteki kiralık bir evin ilanını cep telefonuna not alırken gösterir.

Nesrin, kayıp eşi Cefo’ya ulaşmaya çabalar. Filmin ana dramatik anlatısını oluşturan bu durum, yalnız yaşamaktan zorlandığı her halinden belli olan Nesrin’in peşinden izler kitleyi sürükler. Nesrin ve Hatun diyaloğunda orta sınıflara ait evlerde şahit oldukları, daha çok Hatun’un imrendiği yaşantılar aktarılır. Zengin ve mülk sahibi orta sınıfların tüketim alışkanlıkları ve değerler dünyası böylece yoksulların konusu haline gelir. Bütün toplumu saran tüketim olgusu, zenginler gibi yaşamak isteyen ve onların evlerinde temizlikçilik yaparken olan bitene şahit olan Hatun’un diline de yansır. Bir tür iktidar ve güç cezbesine kapılan her bireyin kapılması beklenen bu durum, sınıf atlama hayallerinin de altyapısını oluşturur.

Öte yandan filmin çocuk karakteri Asmin, annesi Nesrin ile birlikte gittiği evde şahit olduğu bir baba-oğul diyaloğunda babasının durumunu merak eder. Babası Cefo’nun ortadan kaybolması her çocuk gibi Asmin’i de etkilemiştir. Asmin’in bu sorusunu Nesrin kaçamak bir cevapla geçiştirir.

Filmin iki karakterinin karşılıklı konuşmaları sırasında akıp giden sahnelerle aslında şahit olunan hayatlarla kendi yaşadıkları arasındaki derin uçurumun, kültürel farkların eleştirisidir. Bu eleştirinin temelinde yoksulluğun olduğu çok bellidir. Zengin orta sınıf kadınların eşlerini aldatabileceği ihtimali, yakışıklı zengin erkeklerin zaten eşlerini aldattığı hazır yargısıyla birleşir. Bu kültürel atmosfer, aslında gündelik dertlerin ve yaşananların aşılması için kullanılan bir tür müsekkindir.

Nesrin, bir otobüs yolculuğu sırasında kalabalıklar içinden eşi Cefo’ya çok benzettiği birinin ardından koşar. Nesrin’in bütün çabaları sonuçsuz kalır. Arkasından benzettiği adam Cefo değildir. Yalnızlaşan ve atomize olan Nesrin, bir yandan eşini aramak, diğer yandan da onu bırakacak hiç kimsesi olmaması nedeniyle kızının bakımını da üstlenmek zorundadır. Nesrin’in eşini işsizliğinden dolayı suçlaması ve onun kalbini kırarak evi terk etmesine neden olmasının yarattığı kızgınlık, öfke ve suçluluk duygusu onun bütün hayatını belirleyen bir olgudur. Filmin ana dramatik çatışmasını belirleyen bu durum, Nesrin’in yüzleşmek zorunda olduğu zorlukların bir kısmıdır. İşsizlik meselesini evin içinde ortaya çıkan çatışmayla tartışmaya açan yönetmen Ahu Öztürk, bunun birey ve aile eksenindeki etkilerini Nesrin karakterinin ruh hali ve davranışlarıyla ortaya koyar.

Filmde Nesrin, yaşamın bütün yükünü omuzlamak zorunda kalan kadınları tiplerken, onun içe dönük ve çatışmacı ruh haline karşın, Hatun dışa dönük ve daha tecrübeli bir karakter olarak resmedilir. Onun bu tecrübeli halini en çok ev sahipleriyle kahve içtiği film sahnesinde izleriz. Çerkes olup olmadığının sorulması üzerine aslen Kürt olan Hatun, Çerkes olduğunu söyler. Ev sahibesi Ayten (Serra Yılmaz) apartmanlarına temizliğe gelen Ruken’in çok hanımefendi bir kadın olduğunu belirterek “Hiç Kürt demezsin” sözleriyle Kürtlere yönelik ortalama önyargılı orta sınıf bakışını dile getirir. Bu tuhaf ve ironik diyalogla yönetmen Ahu Öztürk, orta sınıf ailelerin evlerini temizlemek için kendi kimliklerini gizlemek zorunda kalan güvencesizlerin bir başka yarasını gösterir.

Hatun’un oğlu Oktay’ın ergen olmasının yarattığı sorunların Oktay’ın öğretmeni ile tartıştığı sahnede Hatun, kendi bilgisinin ve görgüsünün yettiği kadarıyla soruna çözüm bulmaya çalışır. Oğlunun akraba evliliğinden olduğunu öğrendiğimiz bu film sahnesinde hem evde hem de dışarda çalışmaları dolayısıyla evlatlarıyla yeterince ilgilenemeyen annelerin bir başka açmazını izleriz.

Sero (Mehmet Özgür) ile eşi Hatun diyaloğundaki gerilim, bütün gün çalışmaktan çok yorulmuş insanların birbirlerini suçlamalarıyla ilerler. Hayatın ağır yükünü birlikte omuzlamalarına rağmen, bunun altında ezilen insanlar öfkeyle birbirlerine sataşırlar. Ahu Öztürk bu sahneyle film boyunca sadık kalacağı gerçekçi tutumunu devam ettirir. Nesrin’in ev sahibi Aslı ile girdiği diyalogda sigortalı bir iş bulma ümidiyle yaptığı başvurudan sonuç alamadığını öğreniriz. Her güvencesiz gibi sigortalı, güvenceli bir işte çalışmanın hayalini kuran Nesrin, henüz bu amacına ulaşamasa da arayışını devam ettirir. Hatun’un daha iyi bir semte ve eve taşınma hayali daha fazla çalışmasını gerektirir. Bu durumu ev sahibesi Ayten’e bildiren Hatun olumsuz yanıt alır. Ayten, Hatun’a zam alacağını ama haftada sadece iki gün çalışabileceğini bildirir. Böylece Hatun’u bir tercihe zorlayan Ayten, çalışanına karşı olumsuz ve menfi tutumunu devam ettirir.

Hatun ve Nesrin’in bir iş görüşmesinde yansıtıldığı sahnede Hatun Karslı ve Çerkes olduğunu söyler. Bu ironik durumu Nesrin’e de doğru dürüst izah edemeyen Hatun için kimliğini gizleme tutumu, öğretilmiş bir davranış kalıbı haline gelmiştir.

Nesrin’in kızı Asmin ile birlikte eve döndüğü sırada elektriklerin kesik olduğunu görmesi, borcunu ödeyemediği için karanlıkta oturmak zorunda kalmasıyla derinleşen yoksulluğun aldığı yeni bir biçimdir. Yönetmen Ahu Öztürk, bu sahneyle güvencesizliğin girdabında basit ihtiyaçların bile piyasalaştırıldığı neoliberal atmosferin açtığı bir yaraya daha işaret eder.

Hatun boşalttığı günler için bir başka evde görüntülendiği sahnede ev sahibesinin kinayeli ve alaycı tutumuyla karşılaşır. Kazandığı paranın yetmemesi nedeniyle ek iş aradığını bildirmesine karşın, ev sahibesinin Ayten’i araması sonucu Hatun utanarak evden kaçar. Hatun’un bu dramı, güvencesizlerin ek iş yaparak hayatını kazanmak zorunda kalanların halden anlamayan orta sınıf kadınlarla karşılaştıklarında yaşadıklarının bir özetidir. Boyun eğdiren, emeği tahakküm altına alan güç yani emek-sermaye çelişkisi kendini evin içinde de yeniden üretmektedir.

Nesrin, sigortalı bir iş bulma arayışı, ev sahibesi Aslı ile girdiği diyalogda eğitim sorununu açığa çıkarır. Nesrin’in her çalışanı kapsaması gereken sigortalılık gibi en temel hakkının yok sayılmasının müsebbibinin yine kendi “eğitimsizliği” olduğu hatırlatılır. Bu zihin dünyası, çalışanına karşı sorumluluklarını yerine getirmeksizin, ona iş arayan ancak bulamadığında çalışanının “eğitimsizliği” ile onu hakir gören küçük burjuvanın hayata bakışıdır. Eğitimli olsa bile güvencesizliğe mahkûm edilerek çalıştırılanların durumu düşünüldüğünde aslında bu bakışın ne kadar hatalı olduğu görülebilir.

Nesrin’in iş ararken karşısına çıkan bir diğer engel de yaptığı işin beğenilmemesidir. Orta sınıftan bir kadınla bir apartmanın önünde girdiği diyalogla orta sınıftan kadının sözleriyle durum belirginleşir. Yönetmen Ahu Öztürk, bu sahnede güvencesiz çalışmanın bir başka boyutunu aktarırken, güvencesiz emek dünyasının kırılganlığını; bugün var yarın yok belirsizliğinin altını çizer. Çalışan yoksulluğuyla birleşen güvencesizlik, Nesrin karakteri üzerinden filmin dramatik örüntüsünü gösterir. Arayış içindeki Nesrin, altında ezildiği hayatın yükünü paylaşan eşinin onu terk edişiyle, yanında çalıştığı ev sahibesinden sigortalı bir iş için medet ummasıyla; bütün bunlara ilaveten geçimlik ücretten mahrum oluşunun yarattığı kira borçlarıyla tam da neoliberal sömürü dünyasının birey planındaki yansımasıdır.

Nesrin, Hatun ile diyaloğunda biriken kira borçları için yardım istediğinde aldığı “Ben o parayla Moda’da ev alacağım” sözlerine verdiği, “Sen Moda’ya ancak temizliğe gidersin” cevabıyla kendi gerçekliklerini ortaya koyar. Güvencesiz olduğu halde sınıf atlamaya çabalayan Hatun, zaten sınıfsal konumunun fena halde farkında olan Nesrin’le tam da bu noktada ayrışır.

Yine de aralarındaki bu anlaşmazlık geçicidir. Nesrin’den çok daha tecrübeli olan Hatun, yaptığı hatanın farkına vararak Nesrin’e sahip çıkar. Parasını paylaşır, kızı Asmin’e bakar. Kadın dayanışmasının bu en içten sahneleriyle Ahu Öztürk, bir bakıma hayatın zorlukları karşısında bunalan insanların bir başkasına duyduğu ihtiyacı gösterir.

Filmin dramatik düğümünü, Nesrin’in içinde bulunduğu durumla başa çıkamaması oluştururken, bu durum Hatun’un Asmin’e sahip çıkmasına sebep olur. Başından beri Asmin’le sıcak bir ilişkisi olan Hatun, Asmin’i köye göndermek isteyen babasıyla girdiği diyalogda bu durumu istemediğini açıkça söyler. Hatun’un bu tutumuyla dramatik düğüm çözümlenir.

Yönetmen Ahu Öztürk, Toz Bezi filmine ilhamını veren şeyin camını sildiği evin penceresinden düşerek yaşamını yitiren gündelikçi Fatma Aldan olduğunu bir röportajında dile getirir. Aldan’ın ölümünden sonra bu durumu protesto eden işçilerin apartmanın önünde açtıkları “Toz Bezi değiliz, insanız” pankartı olduğunu ve bu yaşanan olaydan çok etkilendiğini aynı röportajda söyleyen Yönetmen Ahu Öztürk, bir bakıma sanatının gerçek hayattaki kaynağını da göstermiş oldu. Toz Bezi gerekli emeği örgütleyen, buna karşın nesne muamelesi gören kadın emekçilerin durumlarını sosyal gerçekçi bir tutumla ve sade bir sinema diliyle aktaran başarılı bir ilk film. Oyuncularının başarılı performansları ve role bürünmeleri filmin değerini artıran bir başka faktör. Filmin bazı teknik sorunları olması, başarısını gölgeleyemiyor.

Ahu Öztürk, başkalarının kirini temizleyerek hayatı yeniden üreten güvencesizlere bir bakış sunarken, filmin galasında yaşanan izdihamın şahidi olan biri olarak şunu söylemem mümkün: Türkiye sinemasında gerçekçi filmlere susayan bir seyirci kitlesi hep vardı. Toz Bezi, sanıyorum bu susuzluğu bir nebze de olsa gideren filmlerden biri…

Ümit ÖZDEMİR

25.06.2020

Diğer Yazılar

KÖR NOKTADA: SUÇLULARIN TELAŞI YA DA DERİN DEVLET NEYE BENZER ?

Ümit ÖZDEMİR / 08.06.2024 Kör noktada oğlunu bir fail-i meçhul cinayette kaybeden bir Kürt kadınının …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir